13 Aralık 2015 Pazar

Ümraniye Kumaş Çarşısı ve son diktiklerim

Günaydııııınnn 

Geçtiğimiz cumartesi günü bir bahaneyle uzun zamandır gidemediğim Ümraniye kumaşçılar çarşısına gittim. 




Özellikle pijamalık kumaşlara baktım. Ama aradığım gibi desen ve dokuda kumaşlar bulamadım . 


Yazlık olsa da çok güzel penye kumaşlar aldım. Artık kısmetse yaza bunlarla bir şeyler dikerim. Bir de çok güzel bir triko kumaş aldım. 


Hiç aklımda yokken triko kumaştan ablama (görümcem) bir tunik dikesim geldi. Daha önceki triko dikme deneyimlerimin aksine dikimi inanılmaz kolay oldu. Kumaşta kayma, atma vs gibi hiç bir problem olmadı. 



Tuniğimizin kollarına ve yakasına bant döndüm. Bu bant tekniğini temiz durduğu için çok seviyorum. 


Bir de yine ablama acilinden bir yelek diktim. Kumaşa uygun astar bulamayınca yeleği astarsız dikmek zorunda kaldım. Ayrıca aynı renk ipim olmadığını da fark edince yakasında siyah ip görünmesin diye dantel döndüm. 
   

Şimdilik benden bu kadar. Bugün gidebilirsem tuhafiye fuarına gideceğim ve en kısa sürede sizinle paylaşacağım. İyi pazarlar :)    

23 Kasım 2015 Pazartesi

BEŞİKTAŞ TEMALI DOĞUM GÜNÜ PARTİMİZ

Merhabalaaarr, 

Geçtiğimiz hafta cumartesi canım oğlumun doğum gününü kutladık. 


Sizi önce doğum günü çocuğumuzun annesiyle tanıştırayım, by Hande Erdede. Tanımıyorsunuzdur falan!!! 

Bol koşuşturmacalı bir gün olacağını tahmin ettiğim için rahat bir kıyafet tercih ettim. Siyah gömlek ve pantolonuma renk katmak içinde dore babetlerimi giydim. Boynumdakini kıyafetime uyduğunu görünce fotoğraf çektirmek için boynuma geçiriverdim sadece. Bütün gün onunla dolaştım sanmayın :) 

Doğum günü hazırlıklarımız böyle başlamadı, 

böyle başladı 
Ben tam bütün tasarımları bitirmişken bizim ki vazgeçip Beşiktaşlı istiyorum dedi. 

Mecburen her şeye baştan başladım.

Önce A5 ebadındaki kağıda uygun şekilde tasarladığım davetiyelerimizi hazırladım.  


Ortaya kartal resminizi koyup kenarları beyaz bıraktım. Kenarları da katladığımız da zarf şeklinde bir davetiyemiz oldu. Açık kalan tarafını da yine kendi hazırladığım etiketle birleştirerek kapattık. 

    
İç tarafını ise yukarıdaki gibi tasarladım. 

Bizimkinin üç ayrı arkadaş grubu vardır, okul arkadaşları, mahalle arkadaşları ve kuzenleri. Biz doğum gününü evde organize ettiğimiz ve evimiz biraz minnacık olduğu için mahalle arkadaşlarıyla küçük bir kutlama yapmayı tercih ettik. 

A3 ebadında hazırladığım kapı süsümüzü etrafını balonlarla süsleyip kapımızın dışına astık. 
  
    
 Duvar flamamızı pinterestten buldum ve ortalarına harfler ekledim. Bizimkinin ismi biraz uzun olduğu için sadece baş harflerini yazmayı tercih ettim.

Bunların dışında bol bol da Beşiktaşlı balonumuz vardı. Evi süsleme görevini verdiğim kardeşim ve yeğenim tarafından şişirilip koltuğun arkasına atılan balonlar gün boyunca kimse tarafından fark edilmedi ve hiçbir işe yaramadı. Ayrıca bunlardan hareketli şarkılardan oluşan bir cd hazırlamalarını istedim. Bulamamışlar!!! mumları Beşiktaş'ın hadiiii hisseeeettt şarkısıyla üfledik. 
Sonra da bana hiç bir şeyi beğenmiyorsun diyorlar, beğenmem tabiiii :) bir işi de doğru yapın dimi. 
Neyse balonları akşam itinayla patlattık ve bıcırlar kendi kendilerine oyuna dalınca müziğe falan hiç ihtiyaç olmadı.
Ben de bulmuşum da bunuyorum dimi. Ama oğlumun 3. yaş doğum gününü itina ile organize eden teyzesini bu sene organizasyon dersinden sınıfta bıraktık. :)         


Pastamızın güzelliğinin gözlerinizi kamaştırdığını ve ağzınızı sulandırdığını tahmin edebiliyorum. Yeğenim pasta taşımakla top poşeti taşımayı karıştırdığı için pastamız geldiğinde bu haldeydi. Sağlık olsun dedik ne yapalım.   


Gelen çocuklarımızın hepsi farklı farklı takımları tutuyordu. Daha kapıdan girerken "bunlar da her yeri Beşiktaşlı yapmışlar" "sen benim Beşiktaşlı olmadığımı bilmiyor musun" "niye benim takımdan yapmadım" şeklinde bol bol çemkirdiler. :) Çocuğum mum üflerken yanındaki bıcır hala "sen benim Fenerbahçeli olduğumu bilmiyor musun" diye mum üfleme anını sabote etmeye devam ediyordu. Ama sonuçta yemeklerini o Beşiktaşlı tabaklarda yedirdim onlara, nihahahaaaaa :D Bayılıyorum ben bunların küçücük akıllarından çıkan kocaman laflara, hepsi çok tatlılar maşallah. 




Sağ olsunlar kayınvalidem, annem, görümcem ve arkadaşım bir sürü şey yaptılar ben bir tek poğaça yaptım o da tuzsuz oldu.     
  

Eritip çekilmiş kuru yemiş ile karıştırdığım çikolatayı silikon kalıplarla şekillendirdim ve poşetlere koyup misafirlerimize hediye ettik. 


Poşetlerin ağzına zımbaladığımız kapaklar yine benim tasarımımdı.

Doğum günümüzü bu şekilde geçirdik çok şükür.  

Allah hepimizin evladına nice nice uzun, mutlu, sağlıklı, başarılı, güzel yıllar nasip etsin İnşAllah.    



17 Kasım 2015 Salı

Blogger Bazaar 7 Etkinliği


Bu hafta sonu, facebook ve  Instagram hesaplarımdan da duyurduğum gibi blogger Bazaarr 7 Etkinliğine katıldım. Aslında etkinlikten 3-4 gün önce haberdar olmuştum. Hafta sonu da oğlumun doğum günü partisi sebebiyle çok yoğun olacaktı ama ben yine de katılmayı çok istiyordum. Cumartesi doğum gününü yaptık, pazar günü de ben işlerimi halledip etkinliğe kaçtım. Yalnız gittiğim için çok keyifli olmasa da en azından ortamı görme, sevdiğim bir iki bloggerla tanışma fırsatı buldum. 

En başından nasıl gittim, ne yaptım, kimleri gördüm, neler aldım tek tek anlatmaya başlıyorum. 


Ne zaman kendim için bir plan yapsam mutlaka bir aksilik çıkar! 

Ben çok rahat gideceğimi sanıyorken, hafta sonu maraton olduğunu ve bir çok yolun kapalı olduğunu öğrendim. Ancak, etkinliğin yapılacağı otel evimize uzak olmasına rağmen kendime çizdiğim güzergahla rahatça gidebileceğimi düşündüm. Toplu taşıma araçlarını kullanacaktım ve kısa zamanda etkinliğin yapılacağı otele ulaşacaktım. Metroya yakın bir semtte oturduğumuz için önce metroya binecek ve İTÜ durağında inip 5 dakika yürüyerek otele ulaşacaktım. Saat 14 gibi yola çıktım! 

Günlerden pazar ve hava da güzel olunca benim gibi herkes sokaklara atmış kendini ve bir yerlere gitmeye çalışıyordu. Ama gitmek ne mümkün, otobüslerin hiçbiri gitmesi gereken istikamete gitmiyordu. Metro durağından geçmesi gerekenler metroya gelmeden geri dönüyordu. Neyse ki 10 dakika kadar bekledikten sonra metro durağından geçen tek otobüs geldi ve bindim. 


Saat 14.30 gibi Metro peronuna indim! Ama sadece indim, binemedim!!! Şansıma metro bozulmuştu. Yarım saat araç gelmedi. Yarım saat sonra gelen araçlara ise binmek kesinlikle mümkün değildi. Kendime 10 dakika verdim. Eğer 10 dakika içinde binebileceğim bir araç gelmezse eve dönecektim. Alışmıştım artık kendim için yaptığım her şey de aksilik çıkmasına, garipsemedim. Kendime fazladan verdiğim 10 dakikayla birlikte 40 dakikamı metro peronunda geçirdikten sonra gelen aracın kapı kenarında bir yer bulup ilişiverdim. İTÜ durağında indim!


Otel ve durak öyle bir yerde ki indiğiniz yerden otele gitmek için tam bir zig zag çizmeniz gerekiyor. Terziyiz ya zig zag bizim işimiz dedim, pes etmedim ve o yolu da hallettim.   


Nihayet otele girebildim! 



Blogger Bazaar için otelin üçüncü katında bir salon ayrılmıştı. Baştan bakmayı planladığım standların hepsini unutup yabancı yabancı dolaştım aralarında. Hepsi çıktıktan sonra aklıma geldi

Sosyal medyadan da takip ettiğim Paw by Nes ve Elvin Levinler'in standlarını özellikle ziyaret etmek istiyordum, fotoğraflarını da çektiğim halde standlarına öylece uzaktan bakıp geçmişim. 


Yine sen çok biliyorsun'un standını da çok merak ediyordum. Onunda önünden geçip gitmişim. O kadar çok stand vardı ki o an hiçbiri aklıma gelmedi. 






Daha sonra yeni takip etmeye başladığım bloggerlardan biri olan Özge Çelik'e uğradım. Çok garip ama ilk gördüğünüz anda pozitif enerjisini hissediyorsunuz. Resmen ışık saçıyor etrafına, bakar mısınız gülüşünün güzelliğine.   


Özge Çelikten sevdiklerime hediye etmek için bu şirin bileklikleri aldım. Sonra niye daha fazla almadım diye çok pişman oldum. 

  



Yine görmeyi çok istediğim standlardan biri de"Sormak, bilmekten iyidir diyen" Soran anne Çiğdem hanım'ın standıydı. Çok şirin örgü bebekler vardı standında. Aslında bebek almak gibi bir niyetim hiç yoktu sadece tanışmak için uğradım yanına. Çok yeni takip etmeye başladığım bir blogger olduğu için de Zuzucanların kendi üretimi olduğundan hiç haberim yoktu. 

Bana bebeklerin %100 Türk malı olduğunu, sigara içilmeyen ortamda ev hanımları tarafından üretildiğini, boncuk, metal, ahşap ve plastik içermediği için tamamen sağlıklı ve güvenli olduğunu anlattı. Hiç aklımda yokken çok anlamlı bir hediye olacağına inandırdı beni. 



Hem çok da şirinler baksanıza, sizce de öyle değil mi?  

Ben bir akrabamızın 1 yaşındaki bebeği için Kıpırcan'ı aldım. İnşallah kendisi de sever oyuncağını.  


Bu arada etkinlikten ayrıldıktan sonra o gün Çiğdem hanımın doğum günü olduğunu öğrendim. Kendisine sevdikleriyle nice mutlu yıllar diliyorum :)  

Geçen sene kaçırdığım Blogger Bazaar'a bu sene katılabilmiş olduğum için çok mutluyum. Seneye kısmet olursa bende kendi standımı açabilmeyi, olmadı daha çok bloggerla tanışıp onlarla birlikte misafir olarak katılmayı diliyorum.  

2 Kasım 2015 Pazartesi

Pijama

Merhaba, Hepimize hayırlı haftalar olsun 

Geçtiğimiz ay instagram'da byAntigone sayesinde kumask_ Nalan hanım'ın sattığı güzel kumaşlarla karşılaştım. Özellikle çocuklar için pijamalık harika kumaşlar olduğunu görünce, bir pijama dikme sevdasına kapıldım ki sormayın. Zaten çok uzun zamandır çocuklar için böyle kumaşlar arıyordum ama istediğim gibi bir şey bulamamıştım. 



İlk defa sanal olarak kumaş alışverişi yapacağım için denemelik birkaç kumaş almayı uygun gördüm. Ama gelen kumaşlar beklediğimden de güzel çıktı.  

Bu aralar dikişe fazla zaman ayıramadığım için şimdilik sadece iki tanesini dikebildim. 


Kalıpları Burda çocuk sayısından çıkardım. Dikimi kolay olsun diye üstü reglan kollu bir model seçtim. Yaka, bilek ve etek kısımlarına kendi kumaşından manşetler ekledim.   


Alt pijamanın da yine bel ve paça kısımlarına manşetler yaptım. 


Bir metre kadar bir kumaştan böyle bir pijama takımı çıktı. 


Yakasını yine çok beğendim


Ertesi gün dayanamayıp ikinci kumaşı da kestim. Ondan da oğlum ve kuzenlerinden birine (en küçüğüne kumaş yetmedi) birer yazlık pijama diktim. 



Ben bu pijama işini çok sevdim en kısa zamanda yeni kumaşlar alıp daha çok dikmek istiyorum.    




17 Eylül 2015 Perşembe

Pencereli elbise (Dikkat bol miktarda kalori içerir)




Aslında elbisemin yakasından başka önemli bir detayı yok. Her zaman kullandığım bluz kalıbımı uzatarak elbiseye çevirdim. Daha değişik bir elbise de yapabilirdim ama hem kumaşım az olduğu hem de kilolarım sebebiyle bu modelin daha uygun olacağına karar verdim. Elbiseyi kumaşın yettiği kadar bol kestim. 

Modeli sebebiyle o sık sık gittiğimiz tatillerde giyecek bir elbisem daha oldu :) 

Bakmayın böyle havuz başlarında çayırda çimende fotoğraflar çektirdiğime, bu sene bir aylık iznimin toplasanız üç günü tatil gibi geçti. Biz biraz tatil yapmayı beceremeyengillerdeniz de :) Bünye alışık değil.        
  

Dikiş detaylarına gelirsek, elbisemin yakasını V şeklinde kesip biye ile temizledim ve yakaya gizli biye uygulayarak küçük bir pencere oluşturup yakayı tamamladım. Yine kollarda da gizli biye kullandım. Daha temiz bir görüntüsü olduğu için gizli biyeyi kullanmayı seviyorum. 


(Türk sanat müziği korosu sanatçısı pozu :D)

Biliyorum, ben farkında olduğum gibi siz de farkındasınız artık bir un çuvalına benzemeye başladığımın. Neyse ki kompleksleri olmayan bir insanım ve kendimi kilolarımla da seviyorum. Kimisi yakıştığını söylese de ben şu fotoğrafa baktığımda pekte yakışan bir şey göremiyorum. Yakışmadığını söyleyen, kilo ver ve az ye diyenlerle aynı fikirdeyim maalesef. 

Öncesi Sonrası da yapalım
(bu arada siyah tulumu da ben dikmiştim hatırlatayım)  

Eskiden hiç kilo almayacağımı sanırdım çünkü çok yerdim ve hep tığ gibiydim. Ama son bir sene de enine doğru genişleyen tombik bir insan oldum çıktım. Resmen yaşlandığımı falan hissediyorum çünkü minyon bir yapıya sahip olduğum için eskiden herkes olduğumdan 10 yaş küçük gösterdiğimi söylerdi bende hep böyle olacağını sanıyordum meğer yanılmışım (işte "ne oldum değil ne olacağım" önemi) şimdi ise tam yaşımda (35) hatta fazla bile gösterdiğimi hissediyorum. Demek ki neymiş, kilo insanı çok değiştirebiliyormuş. 

Yakından tanıyanlar kilolarımın nedeninin göz migreni için kullandığım ilaç olduğunu bilirler. Tamam yemek yemeği de seviyorum, tamam eşim bile artık özel günlerde çiçek yerine tatlı gönderiyor, hatta ben bu satırları yazarken biraz önce eşimin gönderdiği aşağıdaki kekleri yiyor olabilirim :) ama bu 10 kilonun yemekle gerçekten alakası yok. Çünkü ben eskiden de çok yiyordum. 


Şaka bir yana ilaç fiziksel olarak yarattığı değişikliklerin yanında ruhsal olarak da beni çok zorladı. O dönem her şeyden soğumuş, etrafıyla ilgisini koparmış, bomboş bakan bir insan olmuştum. Etrafımdaki herkes bir derdin mi var diye sorup duruyordu halbuki bir şey yoktu ama benim nedense etrafımda olup bitene ilgim yoktu. O dönem blogumu bile bırakmıştım ne yazmak, ne okumak, ne dikmek hiçbiri iyi gelmiyordu. Allah'a çok şükür ilacı bıraktıktan sonra psikolojik etkilerini atlattım ama 10 kiloluk fiziksel izlerinden hala kurtulamadım.

Burada kısacık "aman kendinize iyi bakın" demek istiyorum. Bedeninizi çok yormayın, uykusuz kalmayın. Bırakın işler yarım kalsın, bitireceğim derken siz yarım kalmayın. İşler illa ki biter ama sağlık bozuldu mu kolay düzelmiyor. Ben azıcık gözüm kaşım ağrısın azcık bulanık göreyim yine başlar mı diye endişeleniyorum (Allah korusun) ama sonra insanların daha büyük dertleri olduğunu hatırlayıp halime şükrediyorum.  
Allah hepimize sağlıklı ve uzun ömürler versin.     

İlaçtan sonra kilo vermeye başlayacağımı söyleyenlerde oldu ama sanırım bu yağlar yerlerini çok sevdiler diyette yaptığım halde hiç gitmeye yeltenmediler. İlk zamanlar hiçbir kıyafetim üzerime olmadığı için biraz canım sıkılıyordu ama kilolarım sayesinde yeni bir dolap yaptığım için artık pekte takmıyorum. Ben kilo vermek istedikçe onlar daha çok yerleşiyor, ben de uğraşmıyorum artık kendileriyle. 

Şimdiiii niye yazdım bu kadar şeyi bende bilmiyorum. Belki de tipine bakmadan boy boy fotoğraflar eklemiş demeyin diye, belki de doğum yaptıktan bir ay sonra incecik olan arkadaşları görüp hasedimden çatırdadığım için yazmış olabilirim :) şaka şaka  

Son olarak da "insan önce kendini sevmeli" diyoruz ve bu yazdan kalan son dikişin yayınını da bitirip önümüzdeki sonbaharlık dikişlere bakıyoruz.  

En Large'ından ;)